Fikret Reyhan’ın senaristliğini de üstlendiği yeni filmi “Cam Perde”, 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde izleyicilerle buluştu. Oyuncu kadrosunda Selen Kurtaran, Uğur Karabulut, Alper Çankaya, Fatih Sönmez, Tuna Kemal Kara, S. Emrah Özdemir, Elif Çakman, Ecre Begüm Bayrak, Onur Gözeten, Leyla Üner Ermaya’nın yer aldığı film, dört yaşındaki oğluyla yaşayan Nesrin’in bir yandan eski eşi Ömer’in baskıları ve bürokratik engellerle uğraşmasını, bir yandan da sevgilisi Selim ile olan birlikteliğinde yaşadıklarını anlatıyor.
Başrol oyuncusu Selen Kurtaran’a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandıran filmi oyuncuları Selen Kurtaran, Alper Çankaya ve Uğur Karabulut’la “Cam Perde”yi konuştuk.
‘Cam Perde’ye dahil olma sürecinizden bahsedebilir misiniz? Hikayede sizi çeken ne oldu?
Selen Kurtaran: İfade edilmek istenenin göze parmak ve kaygılı bir şekilde iyi ve kötülerin olduğu bir dünya değil de, herkesin defolarının olduğu ama bazılarının çok daha haklı olduğu bir senaryo olması beni etkiledi. Ve bir erkeğin kadın hikayesi yazmaya girişmesi, bütün bedeniyle ve ruhuyla bu baskıları bir kadın gibi hissedemeyecek olsa da bunu anlamayı dert etmesi ve kendini deşmesi benim için çok önemli.
Alper Çankaya: Önce bir audition sahnesi çektim. Sonra hocayla tanıştık ve süreç ilerledi. Daha öncesinde de Fikret hocanın filmlerini izliyor ve çok beğeniyordum zaten. Bu hikayenin de sade ve etkili dili çok hoşuma gitti. Kadının gördüğü baskı ve psikolojik/fiziksel şiddeti aile, toplum ve tüm çevresel faktörlerle birlikte derinlikli bir şekilde analiz eden sade bir hikaye olduğunu düşünüyorum.
Uğur Karabulut: Senaryoyu ilk okuduğumda diyaloglardan çok etkilendim. Yalın, detaylı, gündelik ve bir o kadar da alt metinli geliyordu kulağa. Aynı zamanda hikayenin beni gerdiğini de söylemeliyim. Bir oyuncu için bol malzemeli iştah kabartan şeyler bunlar aslında. Bir kadın hikayesi üzerinden hayatın her alanında değişik katmanlarda ürettiğimiz şiddetle bir kere daha yüzleşmemi sağladı.
‘YÖNETMENİMİZİN KAFASINI İYİ ANLAMAK İSTEDİM’
Filme nasıl hazırlandınız, nelerden, kimlerden beslendiniz? Karakterle kurduğunuz ilişki nasıl ilerledi?
Selen Kurtaran: Nesrin’in bulunduğu çapraz ateş bir yandan çok tanıdık, bir yandan çok uzaktı benim için. Ama hissettiği baskıyı ve tahakkümü günlük hayatta başka yerlerden, yaşadığımız şeylerden hemen anlayabiliyoruz kadınlar olarak ne yazık ki. Oralara çok hakimiz, üzerine düşünmeme bile gerek kalmadı diyebilirim. Anne oluşu ve duygularını çok içeride yaşayan bir karakter oluşu beni en çok düşünmeye, anlamaya iten tarafları oldu. Ayrıca yönetmenimizin kafasını iyi anlamak ve kendi kafamdakilerle güzel bir birleşim yapmak provalardaki amacım oldu.
Alper Çankaya: Öncelikle senaryoda tarif edilen kişiyi anlamaya çalıştım. Çünkü çok incelikli yazılmış bir karakter ve senaryo, karaktere dair birçok detayı içinde barındırıyor zaten. Bu anlamda benim için çok iyi bir rehber oldu. Zaten etrafımızda görmeye alışık olduğumuz, çok fazla karşılaştığımız, her yerde karşımıza çıkabilecek bir karakter Ömer. Dolayısıyla anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Karakterin özünü anladıktan sonra da fiziki, dışsal özelliklerini de bir şekilde giyiniyorsunuz.
Uğur Karabulut: Belki basit gelecek ama sadece anlamaya çalıştım. Bu koşullarda, “Bu tepkileri veren bir insanın hayata bakışı nedir, geçmişi, hayalleri neler olabilir?” diye düşünerek, yönetmenimizle konuşarak cevaplar aradım. Selim’i tam olarak ne sevindirir, nerede kendini tutamaz, ne için sabredebilir mesela, bunlar üzerine düşündüm uzunca. Şu an prova ve çekim sürecindeyken Selim’i nasıl o kadar sahiplenebilmiş ve savunmuşum diye şaşırmıyor değilim. Bulduğum anlamların süreç içinde farklılaşması da bana renkli geliyor.
‘YÖNETMENİN OYUNCUYA GÜVENDİĞİNİ HİSSETMEK SÜRECİ KOLAYLAŞTIRIYOR’
Film çekimleri nasıl geçti, nasıl zorluklar yaşadınız?
Alper Çankaya: Çok keyifli bir set süreci geçirdik. 1 ay boyunca İzmir’deydik. Ekip olarak çok güzel bir dostluk kurduk ve çalışırken çok büyük keyif aldık. Sıcak ve şehrin trafiği zaman zaman bizi zorladı ama herhangi bir sette yaşanacak bir zorluktan öte bir şey yaşadığımızı hatırlamıyorum.
Uğur Karabulut: Fikret Reyhan onunla yaptığımız provalar dışında ayrıca çalışmamızı istememişti. Şimdi bunun nedenini (ya da belki sonucunu demeliyim) daha iyi anlıyorum. Zaten zor bir hikayedeki gergin karakterleri gereğinden fazla konsantre, yoğun hale getirmemek için karakterleri set dışında rahat bırakmaya yaramış olabilir.
Çekimler sırasında yönetmenimize çok odaklanmıştım. Onun kafasındaki Selim karakterini tam olarak anlamam gerektiğini düşünüyordum. Her söylediğini duymaya, her düşündüğünü bilmeye çalışıyordum. O ise “Bendeki değil sendeki Selim bizim aradığımız” diyordu. Bir oyuncu için yönetmeninin kendisine bu şekilde güvendiğini hissetmek süreci çok kolay hale getiriyor. O yüzden Fikret Reyhan’a bir kere daha teşekkür ediyorum.
Selen Kurtaran: Film çekmek her zaman meşakkatli bir iş. Zorluğu da ziyadesiyle var. Biz de zorluklar yaşadık ama önemli olan nasıl atlatıldığı sanırım. Ben kendi adıma ilk defa bu kadar ağırlığı olan bir rol oynuyorum. Neredeyse olmadığım bir plan bile yok. Bu başrol yoğunluğunu fiziksel ve ruhsal olarak kaldırabildiğimi görmek bana çok iyi geldi. Bunu yaşamadan bilemezdim. Yani birçok zorluğa rağmen mesleğimize hakim olduğumuz noktada her şey çözülüyor sanırım. Bütün ekiple çok iyi anlaştık bu konuda.
‘KULAK TIKAYIP ARKAMIZI DÖNMEMEMİZ GEREKİYOR’
Filmde Nesrin, sürekli eski eşi Ömer’in baskısına maruz kalıyor. Özellikle Türkiye’de kadınların bu koşullar içinde yaşaması hakkında neler söylemek istersiniz? Toplum olarak neler yapılmalı?
Uğur Karabulut: Toplum olarak da olarak da, birey olarak da ilk yapmamız gereken şeyin kendimize bakmak olduğunu düşünüyorum; önce dilimizdeki şiddeti duyabilmek, kendimizi yakalayabilmek, çıkarlarımız için ne kadar hoyratlaşabileceğimizle yüzleşme cesaretini göstermek ve sonrasında da dönüşüm için inisiyatif alabilmek gerekli. Bunların hepsi de eğitimin yolundan geçiyor. Sanırım biraz zaman alacak bu eğitim ve dolayısıyla dönüşüm süreci.
Alper Çankaya: Bizim filmimiz zaten bu baskının ne kadar korkunç bir boyutta olduğunu seyirciye hissettirmeyi amaçlıyor. Kısa bir süreliğine de olsa o baskının ne kadar yoğun olduğunu ve her yerden üzerine çullandığını hissetmek bile çoğu seyircinin nefesini kesiyor. Bir erkek olarak bunu ne kadar anlayabilirim bilmiyorum ama en azından kulak tıkayıp arkamızı dönmememiz gerekiyor bunu biliyorum.
‘ARADIĞIMIZ UMUDU BULMAK İÇİN BİR FIRSAT’
Film ucu açık bir biçimde bitiyor. Sizde karakterlerin başına daha sonra neler geliyor?
Selen Kurtaran: Her şey olabilir.
Alper Çankaya: Bence yaşadıkları şeyler bir döngü şeklinde devam edip gidiyor. Ne Ömer’in ne de Nesrin’in istedikleri şeyden vazgeçecek karakterler olduğunu düşünmüyorum.
Uğur Karabulut: Ucu açık bir son, aradığımız umudu bulmak için bir fırsat olabilir. Belki de sessiz kaldığımız gerçeklerle yüzleşmek için bir fırsattır.
‘YILLARDIR VERDİĞİM EMEĞİN GÖRÜLDÜĞÜNÜ HİSSETTİM’
30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne değer görüldünüz. Ödülü aldıktan sonra neler hissettiniz?
Selen Kurtaran: Yıllardır verdiğim emeğin görüldüğünü hissettirdi. Umutsuzluklarım ve yorgunluğuma çok iyi geldi bir anda. O nedenle törende de gözyaşlarımı tutamadım. “Cam Perde”yi izleyen insanların benimle birlikte coşkuyla sevinmesi de ayrıca mutlu etti. Çok mutluyum.
Bundan sonraki çalışmalarınız neler?
Selen Kurtaran: Belirli bir projem yok şu an. İyi bulduğum her hikayede olmak isterim.
Uğur Karabulut: Şu an Kanal D’de Bir Derdim Var” isimli bir dizinin çekimlerine başlıyoruz. Dizi çekimlerinden sonra da yeni projeler olacaktır.
Alper Çankaya: Şimdilik dizi ve tiyatro çalışmalarım devam ediyor. Henüz yeni bir sinema filmi projem yok ama beni heyecanlandıracak güzel bir hikayede yer almak için sabırsızlanıyorum. Sinemayı çok seviyorum.